Benim !
Herşeyimle
İyi ve kötüsüyle
Değiştirmek niye
Memnun olmayan varsa
Bir adım dursun geride
Sensiz de olurum
Kalbimden de silerim
Sana bir şey olsa üzülmek mi?
Yeter artık senin beni üzdüğün
Yıllarca dudaklarda sus, ağız bastırıldı
Ama artık maymun gözünü açtı
Tabi ki sudan çıkmış balık değilim
Karada ve suda yüzen kaplumbağa benim
Sindirilmek istenen kişiliğim
Savaşı kazandı, gücüm ve hayata bağlılığım...
31 Ağustos 2008 Pazar
29 Ağustos 2008 Cuma
NEFRETİN UTANCI
Üzülüyorum kendime
Gençlik şiirlerim artık değişti diye
Aşk şiirleri yerini
Nefret duygularına terketti
Sevdalının parfümünden bahsedilse
Yüzümü buruşturuyorum
Özlemek deseler eski sevdalıya
Konuyu değiştiriyorum
Sevgi yerini nefrete bırakmış ona karşı
Kendimden utanıyorum.
Gençlik şiirlerim artık değişti diye
Aşk şiirleri yerini
Nefret duygularına terketti
Sevdalının parfümünden bahsedilse
Yüzümü buruşturuyorum
Özlemek deseler eski sevdalıya
Konuyu değiştiriyorum
Sevgi yerini nefrete bırakmış ona karşı
Kendimden utanıyorum.
24 Ağustos 2008 Pazar
ŞEHRİN GÜNAHI NE ?
Güneşli bir günde bile
Karanlık hatırlamak bir şehri
Mutsuzluğu anımsatıyor
Hatıraların her biri
Silmek mümkün değil yaşananları
Düşünmek bile yaratıyor kalpte ince bir sızı
Hakaretlerin bini bir para
Yürekte olmuş koca bir yara
Yaksam bu şehri acım dinmez
Görmez gözüm ama anılar aklımdan gitmez
Çeksen de elini eteğini
Yakmışsın bir kere sütten dilini
Güneşli bir günde bile
Karanlık hatırlamak bir şehri....
Karanlık hatırlamak bir şehri
Mutsuzluğu anımsatıyor
Hatıraların her biri
Silmek mümkün değil yaşananları
Düşünmek bile yaratıyor kalpte ince bir sızı
Hakaretlerin bini bir para
Yürekte olmuş koca bir yara
Yaksam bu şehri acım dinmez
Görmez gözüm ama anılar aklımdan gitmez
Çeksen de elini eteğini
Yakmışsın bir kere sütten dilini
Güneşli bir günde bile
Karanlık hatırlamak bir şehri....
21 Ağustos 2008 Perşembe
ACTION MAN’ in SEVABI
Hani şu fiyatı yirmi liradan, kırk-elli liraya kadar çıkan pahalı oyuncak Action Man.
Şahsen, ben almıyorum oğluma bu oyuncak adamdan, alamıyorum. Etrafımda da birçok aile biliyorum bu oyuncaklardan alamayan. Hatta özel günler harici başka oyuncak da alamayan aileler bunlar.
Fakat dün gece bu çocuklar için bir sürpriz oldu. Ablamın çok yakın arkadaşı Semra, (onun oğlu şanslı çocuklardan), oğlunun odasını toplamış ve artık oynamadığı Action Man, puzzle, araba vs. çeşit çeşit oyuncakları toplayıp, bir koli hazırlamış. Hepsi de sağlam olan bu oyuncakları verebileceğimiz çocuk var mı, diye sorarak bize gönderdi. Bir çocuk değil, çocuklar var, dedik.
Duyduğumuz andan itibaren ablam ve ben çok heyecanlandık. Hemen kimlere verebiliriz diye düşünmeye başladık. Hayatları boyunca belki de hiç Action Man göremiyecek olan çocukları seçtik.
Akşam işten gelince oturdum kolinin başına. Yanımda boş poşetler, üzerlerine isimlerini yazdım.
Sonra kime, ne uygunsa koydum içlerine:
Enes , 10 yaşında. Action Man ve 2 adet puzzle yerleşti onun poşetine. Küçük parçalı puzzle seçtim ona,yaşı gereği yapabilir diye. (Öğretmeni ödev verdiğinden, hep hikaye kitaplarını okuyor, puzzle gibi ince, sabır işini de sever herhalde. Ben de ara sıra hediye olarak kitap alıyordum ona. Akıllı, ağırbaşlılığı yanında, sırf kitap okuma alışkanlığı bile onu sevmeme sebeptir.)
Ömer, 5 yaşında. Action Man yanında ona da puzzle verdim. Anasınıfı çağında puzzle , dikkati toplamak için önemli bir oyuncak. Yapması lazım. Kendinden büyük 2 ablası daha olduğundan, Kızma Birader’i de onların torbaya attım. Annesine telefon açtık, gelip aldı. Ömer’i bilmem ama annesinin gözleri parladı sevinçten.
Büşra, 5yaşında, Sıla da 4. İkiz gibiler bu kız kardeşler. Kızlara göre biraz araştırdık; koliden bir oyuncak Ev çıktı. Bir de mikadan küçük küçük parçalar; koltuk, masaya benzer şeyler. Evcilik oynarken ideal. Yanlarına puzzle da ekledim tabi (dikkat yaşı önemli). Annesi teşekkür ederken, onlar oyuncak evi
çıkarmışlardı bile poşetten.
Yasin, 9 yaşında. Action Man ile beraber araba yarış pistini o kaptı. Poşeti götürdüğümde kendisi evde yoktu; bisiklete binmeye gitmiş, tiyatronun önüne. Fakat annesi ile babası ondan daha sevinçli ve heyecanlı. Araba yarış pistini kurup, çağırdılar beni, görmem için. Yasin geldiğinde, hazır görsün, ona sürpriz olsun, dediler. Ailenin heyecanı daha çok duygulandırdı beni.
Eren, 4 yaşında, abisi Ahmet 6. Action Man ikisine de ayrıldı. Puzzle ve arabalardan birkaç tane de.
Çok yakın arkadaşımın evlatlığı diyebilirim Eren için. Çocuk sevgisini onunla yaşıyor. Bayramlarda giydirir, kışın paltolarını alır (Action Man gibi lüx oyuncağa sıra gelmiyor tabi). Onlara ayırdığım oyuncakların müjdesini de arkadaşıma verdim telefonda. Sesindeki –onlar adına duyduğu- minnettarlık,mutluluk hissediliyordu.
Bu yazdıklarım, sadece benim uzanabildiğim çocuklar, birkaç tane de ablamın verdikleri var. Tek bir evden çıkan oyuncaklarla o kadar çok çocuk sebeplendi, o kadar da çok aile sevindi ki...
Bugünkü iyilik öyle huzur verdi ki bana anlatamam. Sadece sebep olup, aracılık yaptığım halde.
Çocukların gözlerindeki mutluluğu görmek bana nasip oldu.
Ama Semra ve oğlunun kazancı, maddiyatla ölçülemez herhalde. Üç ayların içindeyiz ve onların Allah katında yüceldiklerine inanıyorum. İşledikleri sevap, mutlu gözlerdeki, çocuk gülücüklerine dönüştü bu gece.
Teşekkürler Semra ve onun iyi kalpli, biricik oğlu Yiğit.
Umuyor ve diliyorum ki, bu gece ki sevinç, size daha büyük iyilikler, sevinçler getirsin.
Çocuk gülücükleriyle dolu bir dünyada,
Sevgi ile kalın.
Şahsen, ben almıyorum oğluma bu oyuncak adamdan, alamıyorum. Etrafımda da birçok aile biliyorum bu oyuncaklardan alamayan. Hatta özel günler harici başka oyuncak da alamayan aileler bunlar.
Fakat dün gece bu çocuklar için bir sürpriz oldu. Ablamın çok yakın arkadaşı Semra, (onun oğlu şanslı çocuklardan), oğlunun odasını toplamış ve artık oynamadığı Action Man, puzzle, araba vs. çeşit çeşit oyuncakları toplayıp, bir koli hazırlamış. Hepsi de sağlam olan bu oyuncakları verebileceğimiz çocuk var mı, diye sorarak bize gönderdi. Bir çocuk değil, çocuklar var, dedik.
Duyduğumuz andan itibaren ablam ve ben çok heyecanlandık. Hemen kimlere verebiliriz diye düşünmeye başladık. Hayatları boyunca belki de hiç Action Man göremiyecek olan çocukları seçtik.
Akşam işten gelince oturdum kolinin başına. Yanımda boş poşetler, üzerlerine isimlerini yazdım.
Sonra kime, ne uygunsa koydum içlerine:
Enes , 10 yaşında. Action Man ve 2 adet puzzle yerleşti onun poşetine. Küçük parçalı puzzle seçtim ona,yaşı gereği yapabilir diye. (Öğretmeni ödev verdiğinden, hep hikaye kitaplarını okuyor, puzzle gibi ince, sabır işini de sever herhalde. Ben de ara sıra hediye olarak kitap alıyordum ona. Akıllı, ağırbaşlılığı yanında, sırf kitap okuma alışkanlığı bile onu sevmeme sebeptir.)
Ömer, 5 yaşında. Action Man yanında ona da puzzle verdim. Anasınıfı çağında puzzle , dikkati toplamak için önemli bir oyuncak. Yapması lazım. Kendinden büyük 2 ablası daha olduğundan, Kızma Birader’i de onların torbaya attım. Annesine telefon açtık, gelip aldı. Ömer’i bilmem ama annesinin gözleri parladı sevinçten.
Büşra, 5yaşında, Sıla da 4. İkiz gibiler bu kız kardeşler. Kızlara göre biraz araştırdık; koliden bir oyuncak Ev çıktı. Bir de mikadan küçük küçük parçalar; koltuk, masaya benzer şeyler. Evcilik oynarken ideal. Yanlarına puzzle da ekledim tabi (dikkat yaşı önemli). Annesi teşekkür ederken, onlar oyuncak evi
çıkarmışlardı bile poşetten.
Yasin, 9 yaşında. Action Man ile beraber araba yarış pistini o kaptı. Poşeti götürdüğümde kendisi evde yoktu; bisiklete binmeye gitmiş, tiyatronun önüne. Fakat annesi ile babası ondan daha sevinçli ve heyecanlı. Araba yarış pistini kurup, çağırdılar beni, görmem için. Yasin geldiğinde, hazır görsün, ona sürpriz olsun, dediler. Ailenin heyecanı daha çok duygulandırdı beni.
Eren, 4 yaşında, abisi Ahmet 6. Action Man ikisine de ayrıldı. Puzzle ve arabalardan birkaç tane de.
Çok yakın arkadaşımın evlatlığı diyebilirim Eren için. Çocuk sevgisini onunla yaşıyor. Bayramlarda giydirir, kışın paltolarını alır (Action Man gibi lüx oyuncağa sıra gelmiyor tabi). Onlara ayırdığım oyuncakların müjdesini de arkadaşıma verdim telefonda. Sesindeki –onlar adına duyduğu- minnettarlık,mutluluk hissediliyordu.
Bu yazdıklarım, sadece benim uzanabildiğim çocuklar, birkaç tane de ablamın verdikleri var. Tek bir evden çıkan oyuncaklarla o kadar çok çocuk sebeplendi, o kadar da çok aile sevindi ki...
Bugünkü iyilik öyle huzur verdi ki bana anlatamam. Sadece sebep olup, aracılık yaptığım halde.
Çocukların gözlerindeki mutluluğu görmek bana nasip oldu.
Ama Semra ve oğlunun kazancı, maddiyatla ölçülemez herhalde. Üç ayların içindeyiz ve onların Allah katında yüceldiklerine inanıyorum. İşledikleri sevap, mutlu gözlerdeki, çocuk gülücüklerine dönüştü bu gece.
Teşekkürler Semra ve onun iyi kalpli, biricik oğlu Yiğit.
Umuyor ve diliyorum ki, bu gece ki sevinç, size daha büyük iyilikler, sevinçler getirsin.
Çocuk gülücükleriyle dolu bir dünyada,
Sevgi ile kalın.
15 Ağustos 2008 Cuma
TANRI'NIN KAHVESİ
(Kuzenimin mail yolu ile gönderdiği bu hoş yazıyı sizlerle de paylaşmak istiyorum:)
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski
üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler.
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner.
Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve
yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam,
kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta
çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir. Herkes
bir bardak secince, profesör şöyle söyler:
'Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz
görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz
normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı
aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir
şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda
da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak
değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra
birbirinizin bardağına bakmaya başladınız. Sunu bir düşünün: Hayat
kahvedir. Is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati
tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin
kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa
odaklanarak Tanrının sunduğu kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.
Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her
şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.
Basit yaşayın.
Cömertçe sevin.
Birbirinize derinden itina gösterin.
Nazik olun, gerisini Tanrıya bırakın.
Bir grup kariyer yolunda ilerleyen yeni mezun, eski
üniversitelerindeki profesörlerini ziyaret için bir araya gelirler.
Sohbet, sonunda işin ve hayatın stresinden şikâyetleşmeye döner.
Misafirlerine kahve ikram etmek isteyen profesör mutfağa gider ve
yanında büyük bir termos içinde kahve ve porselen, plastik, cam,
kristal olmak üzere değişik tarzda ve ucuz görünenden, pahalı ve hatta
çok özel olanlarına kadar değişik kahve bardakları ile gelir. Herkes
bir bardak secince, profesör şöyle söyler:
'Fark ettiyseniz, tüm pahalı görünen bardaklar alındı ve geriye ucuz
görünümlü, sade bardaklar kaldı. Kendiniz için en iyi olanı istemeniz
normal olsa da, bu sizin stresinizin ve problemlerinizin kaynağı
aslında. Emin olun ki, bardağın kendisi kahvenin kalitesine hiç bir
şey katmaz. Çoğu zaman, sadece daha pahalıdır ve hatta bazı durumlarda
da içtiğimizi saklar. Hepinizin aslında istediği kahveydi, bardak
değil, ama bilinçli olarak en iyi bardaklara yöneldiniz ve sonra
birbirinizin bardağına bakmaya başladınız. Sunu bir düşünün: Hayat
kahvedir. Is, para ve toplumdaki konumunuz da bardaklar. Onlar hayati
tutmak için sadece araçlardır ve seçtiğimiz bardak yasadığımız hayatin
kalitesini belirlemediği gibi değiştirmez de. Bazen sadece bardağa
odaklanarak Tanrının sunduğu kahvenin tadını çıkarmayı unuturuz.
Kahvenizin tadına varın!
En mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip değildirler. Sadece her
şeyin en iyi şekilde tadını çıkartırlar.
Basit yaşayın.
Cömertçe sevin.
Birbirinize derinden itina gösterin.
Nazik olun, gerisini Tanrıya bırakın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)